Oküplastik

Tedavilerimiz hakkında detaylı bilgi ve konsültasyon için bize ulaşabilirsiniz

Gözlerde Sulanma (Epifora)

Gözlerde sulanma (epifora) toplumda oldukça sık karşılaşılabilen bir durumdur. Aslında gözlerde sulanma, yaşarma şikayetini anlayabilmek için gözyaşı mekanizmasını anlamak gerekir.

Gözyaşı Mekanizması

Gözlerimiz düzenli olarak salgılanan gözyaşı tabakası ile kaplıdır. Gözyaşı, göz kapakları içerisinde ve orbita adını verdiğimiz kemik boşluk içerisinde yerleşmiş olan gözyaşı bezleri tarafından salgılanır. Bu gözyaşı tabakası gözlerin oksijenlenmesi, beslenmesi, enfeksiyonlardan korunması ve atıkların tahliye edilmesi bakımından oldukça önemlidir. Salgılanıp kullanılan gözyaşı her göz kırpma ile gözyaşı drenaj sistemine doğru yönlendirilerek tahliye edilir. Tahliye mekanizması ile ilgili en önemli konulardan bir tanesi aslında bu göz kırpma hareketidir. Göz kırpma ile sadece gözyaşı göz yüzeyinde dağılmakla kalmaz aynı zamanda göz kapakları dışardan içeriye doğru çok kısa bir zamanda adeta bir fermuar gibi kapanarak fazla gözyaşını kapakların iç yüzündeki boşaltım sistemi girişlerine doğru pompalarlar. Bu kanallardan geçen atık gözyaşı negatif basınç etkisiyle burun kenarında bir kesede toplanır ve yine negatif basınçla burun arkasından genize doğru akar.

Gözyaşının arttığı veya tahliyesinde sorun yaşanan bazı durumlarda bu gözyaşı fazlası göz yüzeyinde birikerek gözlerde yaşarmaya neden olur. Göz yüzeyindeki bu fazla gözyaşı gözlerde batma, yanma, sulanma, görmede bulanıklık gibi şikayetlere neden olur. Sulanmanın çok aşırı olduğu durumlarda gözyaşı gözkapaklarının kenarlarından aşağıya doğru akarak sürekli silme ihtiyacı doğurur. Bu nedenden dolayı göz kapakları ve cilt yapısı dahi bozulabilir.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere gözlerde sulanma (epifora) temel olarak iki nedenden ötürü görülür. Bunlardan ilki artmış gözyaşı salgısıdır. Ağlamak örneğin gözyaşı salgısında artışın doğal bazen de güzel bir nedenidir. Ancak ağlamak aslında reflekstir ve refleks gözyaşı bezleri tarafından oluşturulur. Göze bir yabancı cisim kaçtığında da aynı şekilde gözyaşı salgısı refleks olarak artacaktır. Benzer şekilde göz kuruluğu durumlarında da refleks gözyaşı bezlerinin devreye girmesi ile artmış gözyaşı salgısı ve gözlerde sulanma görülebilir. Bunlara ilave olarak enfeksiyonlarda vücudun bağışıklık yanıtının bir parçası olarak artmış gözyaşı görülür. Ayrıca alerjik reaksiyonlar, bir takım sistemik hastalıklar da artmış gözyaşı nedenleridir. Bu gibi durumlarda gözlerde sulanmanın tedavi edilebilmesi için doğru tanı konularak etkenin ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Gözlerde sulanma ve yaşarmanın arttığı bir diğer durum ise yukarıda da bahsettiğimiz üzere gözyaşı drenaj sisteminde bir tıkanıklık oluşmasıdır. Aslında literatüre bakıldığında bu durum gözde sulanmanın (epifora) en sık nedenidir. Kullanılan gözyaşının atılamadığı bu gibi durumlarda sorun kronikleşerek göz çevresi dokularda ve hatta gözün kendisinde birtakım patolojilerin görülmesine sebebiyet verebilir. Bu tür durumlarda gözyaşı ve drenaj sistemi konusunda tecrübeli, oküloplastik cerrahi ilkelere hakim bir hekim tarafından değerlendirilmek elzemdir.

Epiforanın (gözde sulanma) başlıca nedenleri;

  • Gözyaşı boşaltım sisteminde bir tıkanıklık (en sık görülen neden)
  • Kronik kuru gözler veya göz yüzeyinde kronik irritasyon yaratan durumlar (ikinci en sık neden)
  • Göz kırpma ile çalışan pompa mekanizmasının atık gözyaşını boşaltım sistemine yönlendirmekte yetersiz kalması
  • Enfeksiyonlar
  • Alerjik reaksiyonlar
  • Yabancı cisim kaçması
  • İmmünolojik rahatsızlıklar
Gözyaşı boşaltım sisteminde tıkanıklık, yapılan çalışmalara bakıldığında gözlerde sulanmanın (epifora), en sık görülen nedenidir. Tıkanıklık gözyaşının alt ve üst kapak iç kısımlarında bulunan ve drenaj sisteminin girişini oluşturan punktum adlı açıklıklardan itibaren başlayabilir. Sonrasında devam eden kanalikül içlerinde, bu kanalların döküldüğü nazolakrimal kesede veya kesenin burun içerisine döküldüğü bölgede tıkanıklıklar olabilir. Bu tür durumlarda tıkanıklığın sebebi ve seviyesi doğru tespit edilmelidir. Uygulanacak tedavi tıkanıklık sebebi ve seviyesine göre değişkenlik gösterecektir. Drenaj (boşaltım) sistemindeki tıkanıklıkların en sık görüldüğü gruplardan bir tanesi de yenidoğanlardır. Her 20 yenidoğanın yaklaşık 1 tanesinde konjenital (doğuştan) kanal tıkanıklığı mevcuttur.

Yenidoğanlarda doğumsal (konjenital) kanal tıkanıklığı aslında tıkanıklıktan ziyade tam olarak açılamamış kanallar yüzünden ortaya çıkar. Genellikle gözyaşı kesesinin burun içerisine açılan en alt bölümündeki birkaç mikro kapakçığın çıkışı tıkaması esas sebeptir. Tahliye mekanizması iyi çalışmayan yenidoğanın gözleri sürekli sulandığı (epifora) ve yaşardığı için ve bu gözyaşları göz kenarlarından ve yanaklardan dışarıya doğru aktığı için aileler tarafından oldukça erken dönemde fark edilir. Tıkanıklık yüzünden enfeksiyonlar kaçınılmaz olduğundan bu bebekler tekrarlayan göz, konjonktiva ve kanalikül enfeksiyonları geçirirler. Böyle zamanlarda sulanmayla birlikte kızarıklık, çapaklanma, şiş ve ağrılı gözkapakları görülür. Kimi zaman ateş de olabilir ve yenidoğan oldukça huzursuzdur. Böyle gürültülü bir tablo meydana getirdiğinden aileler genelde yenidoğanın gözlerindeki sulanmayı oldukça erken fark ederek sağlık kurumlarına başvururlar. Zaman zaman da sağlam çocuk muayenesinde çocuk doktorları tarafından teşhis edilebilir. Yenidoğan (konjenital) gözyaşı kanal tıkanıklığının görüldüğü durumlarda mümkün olan en kısa sürede mutlaka bir göz doktoruna ve hatta oküloplastik cerrahi uzmanına başvurmak yapılacak en doğru iştir. Bu bebeklerde genellikle 10-12 aylık yaşlara ulaşılana kadar takip, masaj ve enfeksiyonların geliştiği zamanlarda medikal tedavi önerilir. Masaj konusu ayrıca önemlidir. Göz hekimi, mümkünse oküloplastik cerrah tarafından aileye masaj uygulaması olabildiğince açık şekilde anlatılmalıdır. Tıkanıklık kanalın buruna açıldığı en alt kısımdaki kapakçığın aslında tam açılamamış olmasından kaynaklandığı için düzgün masaj uygulaması ile bu kanalların çok büyük kısmı (yaklaşık %80 i) 10-12 aylık döneme doğru açılabilmektedir. Enfeksiyonların geliştiği dönemlerde mutlaka göz hekimi muayenesi ve tedavi ile araya girmek gerekecektir. Yine de 1 yaş civarında hala sulanması devam eden, tıkanıklığı masaja rağmen açılmayan bebeklerde cerrahi müdahale endikasyonu doğar. Bu yaşlardan itibaren açılmayan kapakçıklar artık sertleşmeye başlayacağından cerrahi müdahale için de çok geç kalınmamalıdır. Yapılan uygulama gözyaşı kanalları için özel geliştirilen sondalarla girilerek kanalların açılmasıdır. Zaman zaman balon ile genişletme veya gözyaşı yollarına entubasyon uygulamaları da yapılabilir.

Gözyaşı kanal tıkanıklıkları doğumsal olabildikleri gibi yaşla birlikte de ortaya çıkabilirler.

İlerleyen yaşlarda görülen bu tip tıkanıklıklarda tıkanıklığın yeri ve seviyesi oldukça önemlidir. Oldukça sık görülen ancak kolayca atlanabilen durumlardan bir tanesi gözyaşı kanallarının girişlerindeki ağızcıkların (punktum) tıkandığı durumdur. Hastalar genellikle çok sayıda doktor viziti ve bir poşet ilaçla başvururlar. Oldukça konfor bozucu bir durum olan punktal tıkanıklıkta gözyaşı yolları açılmadan kullanılacak ilaçlar durumu iyileştirmeyeceği gibi birçok durumda daha da kötüleştirerek hastaların kısır bir döngüye girmelerine neden olmaktadır.

Punktum tıkanıklıklarında ofis ortamında tıkanıklığın açılarak genişletilmesi veya ameliyathane şartlarında lokal anestezi altında müdahale tercih edilebilir. Yeniden tıkanmayı önlemek amaçlı bir takım tıkaç ve tüpler kullanılabilir. İlerlemiş vakalarda bu punktumlara uygulanacak punktoplasti operasyonları ile kanal girişlerinde birtakım modifikasyonlar yapılarak pasajın açık kalması sağlanabilir.

Kanal tıkanıklıkları daha alt seviyelerde punktumlar ile beraber veya izole olarak görülebilir. Muayene ortamında yapılacak testler ile tıkanıklıkların seviyesi ve ciddiyeti tespit edilebilir. Daha alt seviyelerdeki erişkin (edinsel) gözyaşı kanal tıkanıklıklarında tedavi seçeneği çoğunlukla cerrahidir. Cerrahi birkaç değişik yöntemle uygulanabilmesine rağmen temel amaç tıkalı olan bölgenin tamiri veya baypaslanması ile yeni bir pasaj oluşturmaktır. Gözyaşı drenajının önündeki engelin kaldırıldığı bu tür cerrahilerin başarı oranları oldukça yüksektir.

İhmal edilen gözyaşı kanal tıkanıklıklarında enfeksiyonun ilerlemesi ile özellikle kese bölgesinde abse ve hatta cildi perfore ederek fistülleşme görülebilir. Hastalar genellikle ciddi ağrı çekerler, ateş görülebilir. İltihap sıvısının cilt altında ilerlemesi ile göz çevresi dokularda oldukça ciddi bir durum olan preseptal sellülit gelişebilir. Orbita içlerine yayılması göz kaybına bile sebep olabilir. Kanal tıkanıklıklarında erken ve doğru tanı, tıkanıklığın seviyesi ve etyolojisinin doğru tespiti bu nedenlerden dolayı oldukça elzemdir.

Doğru tanı ve tedavi için de ayrıntılı bir göz muayenesi ve oküloplastik cerrahi konularına hakim ve tecrübeli bir hekim değerlendirmesi en önemli noktalardan bir tanesidir.

Yukarda da bahsettiğimiz üzere gözyaşı kanal tıkanıklıklarının birçok tipinde cerrahi tedavi halen en etkili ve kalıcı çözümü sunmaktadır.

Doğuştan (konjenital) gözyaşı kanal tıkanıklıklarında 1 yaş civarından itibaren sondalama, balon veya entubasyon seçenekleri öne çıkarken ileri yaşta ortaya çıkan kazanılmış (edinsel) gözyaşı kanal tıkanıklıklarında DSR (dakriyosistorinostomi) en etkili cerrahi yöntemdir. DSR operasyonu yaklaşık 120 yıllık tarihe sahip bir cerrahi tipidir. İlk kez 1904 yılında İtalyan oftalmolog Toti tarafından uygulandığı için bu isimle de anılır. Bu operasyonda amaç tıkalı alanları baypaslayarak gözyaşı kesesi ile burun arasında yeni bir yol oluşturmaktır. Genel anestezi veya fasyal blok ile lokal anestezi altında gerçekleştirlebilir.

Hastalar genellikle aynı gün taburcu olurlar. Gözler kapatılmaz. Eksternal (açık) yöntemde burun göz arasında mikro bir keşiden girilerek operasyon yapılır bu bölge estetik dikişler ile kapatılır ve yaklaşık 7-10 gün sonrasında dikişler alınır. Kapalı tipte lazer ile kanalların içinden geçerek veya burun içersinden girilerek de uygulanabilir. En başarılı yöntem açık (eksternal) DSR dir. Oküloplastik cerrahi geleneğine hakim tecrübeli ellerde % 97-98 başarı oranına sahiptir ve uzun yıllar boyunca kalıcılığı devam eder.

Daha önce opere olmuş ancak sulanma şikayeti devam eden hastalarda revizyon DSR uygulanabilir. Böyle özellikli durumlarda da oküloplastik cerrahi konusunda tecrübeli, gözyaşı kanalına ve göz anatomisine hakim bir hekim ile ilerlemek daha doğru olacaktır.

Gözlerde sulanma (epifora) nın en sık nedenlerinden bir tanesi de kulağa oldukça garip gelse de kuru gözdür. Aslında göz kuruluğu nedeniyle refleks gözyaşı salgısı yapan bezlerin devreye girmesi ile fazla fazla gözyaşı salgılanmaya başlar.

Ancak bu gözyaşı ana gözyaşı salgısı gibi kaliteli ve yeterli olamadığından göz yüzeyinin ihtiyacına cevap verememektedir. Bu yüzden gözlerde sulanma olmasına rağmen kuru göz şikayetleri devam eder, refleks salgı gittikçe artar ve kısır bir döngü oluşturur. Kuru göz dünyada her ırk ve cinsiyette en fazla görülen göz rahatsızlıklarından bir tanesi olduğundan göz kuruluğu yüzünden ortaya çıkan sulanma (epifora) şikayetleri ile gelen hastalar en çok klinik başvuruları yapan gruplardandır.

Bu hasta grubunda epiforayı (gözlerde sulanmayı) tedavi edebilmek için doğal olarak göz kuruluğunu tedavi etmek gerekir. Ancak göz kuruluğunun değişik alt tipleri ve çok sayıda nedeni olabildiğinden doğru tanı oldukça önemlidir.