Oküplastik

Tedavilerimiz hakkında detaylı bilgi ve konsültasyon için bize ulaşabilirsiniz

Göz Altı Torbaları

Yorgun ve uykusuz gözler, şişmiş göz altları, torbalanmış, gevşemiş kapaklar şüphesiz ki herkesin kabusudur.

Oküloplastik cerrahide en çok ilgilendiğimiz konulardan bir tanesi de göz altı torbalarıdır. Göz altı torbaları, birçok insanda aile yüz yapısı veya genetik yatkınlık sonucu çok erken yaşlardan itibaren ortaya çıkabilirken, kimilerindeyse yılların etkileri, zaman ve yerçekimi ile özellikle ilerleyen yaşlarda göz altlarında sarkmalar, torbalanmalar, gevşeklikler şeklinde görülebilmektedir. Bu göz altı torbaları da kişilerin yorgun, yıpranmış, uykusuz, mutsuz, olduklarından daha yaşlı görünmelerine neden olur ve çoğu zaman insanların psikolojisini de bozarak gerçekten de mutsuz edebilir.

Göz altı torbaları, oküloplastik cerrahinin son yıllarda oldukça tatmin edici sonuçlar alabildiği konulardan bir tanesidir. Ailesel yatkınlık ve genetik ile ilişkisi yüzünden her yaştan, her ırk ve cinsiyetten insanda görülebilmektedir. Ayrıca göz etrafı yüzdeki en çarpıcı bölgelerden olduğu için bu insanlar sıklıkla erken yaşlardan itibaren oküloplastik ve yüz plastik cerrahlarının kapısını çalarlar.

Uygulanacak yöntem; hastanın yüzünün ve gözlerinin yapısına en uygun olacak şekilde seçilmeli, özellikle göz etrafı dokularının fonksiyonlarını bozmayacak, gözü ve en önemlisi görmeyi koruyacak şekilde ilerlenmelidir. Son yıllarda öne çıkan yöntem cerrahi müdahaleler ile bu torbalanmaların kalıcı olarak düzeltilmesidir. Yüzün yapısına göre açık (kesili) veya kapalı (kesisiz-gözkapağı içerisinden) yöntemler tercih edilebilir. Lokal anestezi altında uygulanabilen, hastane yatışı gerektirmeyen işlemlerdir. Göz çevresi dokulara, oküloplastik cerrahi ilkelere hakim, tecrübeli ellerde oldukça başarılı, uzun ömürlü, kalıcı sonuçlar alınabilen yöntemlerdir.

Göz altlarındaki bu torbalanmalar aslında gözlerin etrafındaki yağ paketçikleridir. Bunları gözlerin içerisinde durduğu kemik iskeletin içerisindeki yalıtım ve koruma sağlayan yastıkçıklara benzetebiliriz. Birtakım nedenlerle bu paketler yer değiştirebilir, şişip su toplayabilir ve böylelikle göz altlarında fıtıklaşmış, gevşemiş bir görünüme sebep olabilirler. Aslında tamamen fiziki olan bu sorunun son dönemlerde en başarılı çözümü cerrahi müdahale ile bölgedeki fıtıklaşmış, yer değiştirmiş bu yağ paketçiklerinin tekrar yerlerine konularak bölgenin düzenlenmesinden ibarettir.

Operasyon çoğunlukla lokal anestezi altında ve klinik şartlarında uygulanabilir. Yüzün yapısına göre açık (cilt kesisi yapılarak) veya kapalı (kesi yapılmadan – göz kapağı iç yüzünden) girilerek uygulanabilir. Gerekli görüldüğü durumlarda, yüz ortası prosedürlerle (soof lift veya midface lift gibi) veya kaş, şakak germe gibi prosedürlerle kombine planlandığında genel anestezi de tercih edilebilir. Her iki şekilde de gözler kapatılmaz ve genellikle hastane yatışı gerekmez. Operasyon sonrası hastalarda ağrı sızı genellikle olmaz ancak göz çevresi dokularda, göz kapaklarında ve hatta bazen gözü saran konjonktiva adını verdiğimiz dokuda şişlik, sıvı toplanması görülebilir. İlk birkaç gün buz uygulama, topikal göz damlaları ile tedavi ve istirahat iyileşme açısından oldukça önemlidir. Yine bu ilk birkaç günde göz hareketlerinde hassasiyet ve/veya bulanık görme olabilir. Genellikle bir hafta 10 gün içerisinde göz ve çevre dokulardaki bu şişlik ve hassasiyetler toparlanmaya başlar ve eğer kullanılmışsa dikişler alınır. Doğru prosedür ve uygun yüzlerde konuya hakim ellerde başarılı ve kalıcı sonuçlar alınır.

Özellikle yüz yapısının sıkı olduğu hastalarda ve nispeten daha genç yaşlarda, göz kapağı iç yüzünden girilerek yapılan kesisiz cerrahiler son dönemlerde en yüz güldürücü sonuçları aldığımız işlerdendir. Yüz yapısı ve genetik yüzünden çok genç yaşlarda dahi gördüğümüz ve yüze yorgun, uykusuz, yaşlanmış görünüm veren bu torbalardan kesisiz, kapalı yöntemle kurtulmak şüphesiz hastalar açısından da oldukça elverişlidir.

Operasyon lokal veya genel anestezi altında uygulanabilir, gözler kapatılmaz ve aynı gün hastaneden çıkış yapılabilir. Ameliyat sonrası rahatsız edici düzeyde ağrı sızı olmaz ancak gözleri açıp kapatırken hafif batmalar, yabancı cisim hissi, göz hareketlerinde hassasiyet olabilir. Buz uygulama, topikal göz damlaları ile tedavi ve ilk birkaç gün istirahat önerilir. Yaklaşık 10 gün içerisinde şişlikler inmeye dokular toparlanmaya başlar. Ciltte herhangi bir kesi yapılmadığı için cerrahi yara izi kalması söz konusu değildir. Hastalar operasyon sonrası yaklaşık 15 ci günlerde normal hayatlarına büyük oranda dönerler. Tabii nihai sonucun ortaya çıkması yüzle ve göz çevresi ile ilgili tüm işlemlerde olduğu gibi 6-8 ayı hatta 12 ayı bulabilir. Olası en iyi sonuç için zaman zaman göz çevresi lazer, mezoterapi, radyofrekans gibi uygulamalar ile kombinlenebilir. Doğru teknik ve doğru yüz seçildiğinde yıllar süren kalıcılık sağlayan sonuçlar alınabilir.

Özetle cilt kesisi olmadan, kapalı yöntem ile yapılan göz altı torbaları operasyonu, sıkı cilt yapısı olan veya genç yaşta hastalarda göz altları gibi hassas bir alanda uyguladığımız oldukça başarılı ve kalıcı bir yöntemdir. Özellikle alt göz kapakları ve göz çevresine hakim tecrübeli bir oküloplastik cerrah bu konuda size en doğru ve kalıcı çözümü sunacaktır.

Piyasada göz altlarındaki bu sorunları çözebileceğini iddaa eden birçok krem, solüsyon vs bulunsa da bunların hiçbirisi aslında işe yaramamaktadır. Keza son yılların popüler uygulamalarından bir tanesi olan göz altı dolguları da aslında bu soruna bir çözüm getirmekten oldukça uzaktır. Tam tersine son zamanlarda maalesef bu tür dolguların göz altlarında ve yüzde yarattıkları problemlerin getirdikleri çözümden çok daha fazla olduğunu gözlemlemeye başladık. Hangi yaş, ırk, cinsiyetten olursa olsun göz altı torbalanma şikayeti olan hastaların yapacakları en doğru iş göz çevresi dokulara hakim bir oküloplastik cerraha danışmak olacaktır. Piyasada göz altlarındaki bu sorunları çözebileceğini iddaa eden birçok krem, solüsyon vs bulunsa da bunların hiçbirisi aslında işe yaramamaktadır. Keza son yılların popüler uygulamalarından bir tanesi olan göz altı dolguları da aslında bu soruna bir çözüm getirmekten oldukça uzaktır. Tam tersine son zamanlarda maalesef bu tür dolguların göz altlarında ve yüzde yarattıkları problemlerin getirdikleri çözümden çok daha fazla olduğunu gözlemlemeye başladık. Hangi yaş, ırk, cinsiyetten olursa olsun göz altı torbalanma şikayeti olan hastaların yapacakları en doğru iş göz çevresi dokulara hakim bir oküloplastik cerraha danışmak olacaktır.

Dolgular son yıllarda yüz ile ilgili en sık yapılan uygulamalardandır. Göz altlarında da özellikle son 8-10 yıldır dolgular sıklıkla kullanır olmuştur. Gözlerin yüzde en belirgin yapılar olmalarından ve göz çevresinin de gözler için önemi ortada olduğundan bu bölgelerle ilgili neredeyse her türlü uygulama süratle ilgi çekici hale gelmekte ve son derece yaygın kullanım alanı bulmaktadır.

Dolgu uygulamalarında esas amaç zaman içerisinde hacim kaybı yaşanmış alanların doldurularak çökmelerin önlenmesi ve daha genç görünümü korumaktır. Göz altı torbalanmaları ve çökükler yüzde ilk göze çarpan alanlardandır. Dolayısıyla çok erken yaşlardan itibaren insanlar bu alanlardaki deformitelerden yakınır hale gelerek tedavi arayışına girmektedirler. Dünyada her yıl yüzbinlerce doz göz altı dolgusu göz altı torbalanması, morluğu, çöküklüğü olan hastalar için kullanılmaktadır.

Doğru hastalarda nispeten tatmin edici sonuçlar alınabilse de uzun yıllar uygulama sonrasında ortaya çıkan bazı sıkıntılar göz altı dolgularına yaklaşımı bir parça değiştirmeye başlamıştır. Göz altları ve dolgularla ilgili en temel problemlerden bir tanesi bu bölgenin vücuttaki en ince cilt yapısından ve altında oldukça dar bir alanda üst üste yan yana yerleşmiş oldukça önemli anatomik dokulardan oluşmuş olmasıdır. Hastaları göz altı dolgusu arayışına götüren çökük görüntünün ve morluğun sebebi birçok hastada göz altı ve yüz ortası geçiş bölgesindeki yapıların gevşemesi, yanak ve göz altı bağlantılarının yerçekimi ve zamanla aşağıya doğru yer değiştirmesi ve göz altlarındaki yağ paketlerinin fıtıklaşmasıdır. Ofiste yapılacak göz altı dolguları ile bu görünümden kurtulmak fikri oldukça cazip olsa da altta yatan mekanizmaların kompleksliği ve birden fazla bileşenden oluşması nedeni ile her zaman düşünüldüğü kadar kolay olmamaktadır. Çökmüş, torbalanmış, gevşemiş göz altlarına yaklaşımda nedene yönelik çözümler daha başarılı ve uzun ömürlü sonuçlar vermektedir. İlaveten yüzün diğer bölgelerinde uygulanan dolgularla kıyaslandığında göz altlarında uygulanan dolgularda zaman içerisinde metabolize olarak erime oldukça yavaş ve geç olmaktadır. Bunun bir nedeni bu bölgenin hareketsiz yapısı bir diğer nedeni de bu bölgede dolguyu metabolize edecek vücut tarafından üretilen enzim eksikliğidir. Yıllar içerisinde yüzün ve göz altlarının yapısı değiştiği halde birçok hastada dolgu erimemekte ve gittikçe daha kötü bir görünüme sebep olmaktadır. Vücudun verdiği tepkiyle renk değişiklikleri ve şişlikler artabilmekte yüzün komşu bölgelerine yüz ortası ve yanağa doğru kayabilmektedir. Sonuç olarak göz altı torbalanmaları, çökükleri ve morlukları gidermek için uygulanan göz altı dolgusu birçok hastada daha fazla soruna neden olmaktadır.

Göz altı gibi hassas ve yüzün önemli bir bölgesinde yüze ve göz anatomi ve fizyolojisine hakim, yeterli tecrübeye sahip hekimlerle yola çıkmak üzücü sonuçlara ve ilave düzeltici müdahalelere maruz kalma ihtimalini minimuma indirecektir.

Göz altı torbalanmaları olan hastalarda kimi zaman göz altında morluklar ve renk değişiklikeri de bulunabilmektedir. Hastanın cilt yapısı, genetik yatkınlık, ailesel özellikler göz altlarındaki morluk ve renk değişiklilerinin nedeni olabilmektedir. Bazı sistemik rahatsızlıklar da göz altlarında renk değişiklileri ve gözaltlarında morluklar yapabilmektedir.

Her ne kadar birçok kozmetik ve medikal ürün kullanımda olsa ve göz altı morluk ve renk değişikliklerini çözdüklerini idaa etseler de maalesef günümüzde bu sorun için ideal bir tedavi yöntemi henüz geliştirilememiştir. Göz altı torbaları için planlanan cerrahi müdahaleler ile zaman zaman bu göz altı morlukları ve renk değişiklikleri de fayda görmektedir. Ancak bu tür cerrahilerin morluk, renk değişikliği gibi problemleri tamamen ortadan kaldıracağını söylemek de keza mümkün değildir. Yine de kimi hastalarda cerrahi müdahaleyi bir takım cerrahi olmayan lazer, mezoterapi gibi dermakozmetik uygulamalarla kombine etmek göz altı torbalanmaları ve morlukların tedavisinde daha başarılı sonuçlar alınmasına katkı sağlayabilmektedir.
Dolayısıyla göz altları gibi hassas ve önemli bir bölgede özellikle morluk ve renk değişikliği gibi konularda herhangi bir tedaviye başlamadan önce konuya hakim bir oküloplastik cerraha danışılması olası en iyi çözüme ulaşma ihtimalini arttıracaktır.