Oküplastik

Tedavilerimiz hakkında detaylı bilgi ve konsültasyon için bize ulaşabilirsiniz

Göz Kapağı Estetiği (Blefaroplasti) Nedir

Göz kapağı estetiği ya da gözkapağı kaldırma operasyonu olarak dilimize çevirebileceğimiz blefaroplasti son yılların en çok yapılan cerrahi işlemlerinden bir tanesidir. Son yayımlanan istatistiklere bakıldığı zaman; neredeyse yüz bölgesinde en sık uygulanan estetik cerrahi işlem haline gelmiştir. Göz kapağı estetiğini takiben ikinci sırada rinoplasti (burun estetiği) gelmektedir. Her yıl ülkemizde ve dünyada yüzbinlerce insan göz kapağı estetiği olmaktadır. Sağlık turizmi açısından bakıldığında da yurtdışından çok sayıda hastanın ülkemize yüz ve göz çevresi ile ilgili işlemler ve cerrahi operasyonlar için geldiği görülmektedir.

Son yıllarda göz kapağı operasyonlarının bu kadar artmış olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi yaşlanmanın etkilerinin ilk olarak ortaya çıkmaya başladığı bölgelerden bazılarının göz kapakları ve göz çevresi dokular olmasıdır.
Anatomik lokalizasyonları ve görevleri dikkate alındığında da kapak estetiği düşünen insanlarda sebep kimi zaman güzellik beklentisi kimi zaman da çökmüş gevşemiş ağırlaşmış göz kapaklarından kurtulma ihtiyacıdır.

Şiş ve düşmüş göz kapakları, sarkan ve görme alanını da kapatan fazla cilt dokusu temel olarak açma kapama fonksiyonunu yürüten üst göz kapaklarında ağırlık yaparak görmeye de engel olabilmektedir. Ayrıca zaman ve yerçekiminin etkisiyle ortaya çıkan değişiklikler kimi zaman yüze de farklı bir ifade vermekte kişinin kendisini mutsuz hissetmesine sebep olmaktadır. Yine bunun gibi göz altı torbaları, göz altı çöküklükleri ve morluklar insanlarda görünüm veya estetikten daha fazla probleme neden olabilmektedir.

Temel olarak blefaroplasti ameliyatı; göz kapakları üzerinde birikerek sarkan fazla cildin alınması, göz küreleri etrafında bulunan ve kimi zaman dokulardaki gevşeklikler yüzünden fıtıklaşarak üst kapaklarda ağırlık ve doluluk, göz altlarında torbalanma yapan yağ paketlerinin düzenlenmesi, gerekli görüldüğü takdirde gevşemiş kas yapılarının sıkılaştırılması ve yerinden ayrılmış mesela gözyaşı bezi gibi önemli dokuların yerlerine konulmasını içeren aslında oldukça kompleks ve incelikli bir cerrahi müdahaledir.

Operasyon esnasında doğuştan veya sonradan oluşan bir kapak deformitesi varsa bunun da düzeltilmesi planlanabilir. Keza kapak düşüklüğü (ptosis) varsa bu durum da ilave bir cerrahi ile hatta aynı seansta tamir edilebilir.

Blefaroplasti operasyonları ile ilgili özellikle önemli olan konulardan bir tanesi de yüzün bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekliliğidir. Herkesin aile geçmişi ve genetik yapısına göre bir yüz yapısı mevcuttur. Yıllar içerisinde ortaya çıkan deformiteler bu yüz yapısını değiştirir ancak bu değişiklikler her yüzde farklı şekillerde olacaktır. Ayrıca yüzle ilgili değerlendirme yapılırken mutlaka kaşların konumu, alın genişliği, saç çizgisi görülmeli, yüz ortası ve alt kapak geçiş hattı değerlendirilmelidir. Ayrıca burun, çene, dudak ve yanakların şekil ve konumları da dikkate alınmalıdır.

Dolayısıyla blefaroplasti aslında bir göz kapağı estetiğinden ziyade yüzün bütünlüğünü tamamlayan oldukça önemli bir cerrahi işlemdir.

18 yaşının üstünde ruhsal açıdan sağlıklı her birey gözkapağı estetiği (blefaroplasti) operasyonu olabilir. Aile yüz yapısı, genetik faktörler, zaman ve yerçekimi gözkapaklarının yapısının bozulmasında en önemli nedenlerdir. Güneş altında geçirilen uzun saatler gibi aşırı UV radyasyona maruziyet, sigara gibi zararlı alışkanlıklar tüm vücut ve yüzde yaşlanmanın etkilerini hızlandırdığı gibi göz kapakları ve göz çevresi dokular için de oldukça zararlıdır. Ayrıca tiroid ve başka birtakım hastalıkların da göz çevresi dokularda ve göz kapaklarında farklı etkileri olduğu bilinmektedir. Nedeni ne olursa olsun doğru tanı ve uygun tedavi ile gözkapaklarındaki fazlalıklardan kurtulmak, daha sağlıklı ve güzel bir görünüme kavuşmak mümkündür.

Doğru hasta ve doğru yöntemler uygulandığında blefaroplasti operasyonları ile göz çevresi ve yüzde kalıcı ve memnun edici değişiklikler sağlanabilir.
Gevşemiş, sarkmış ağırlaşmış göz kapakları sadece estetik olarak değil görmeyi de etkileyerek kişinin hayat konforunu bozabilir. Bu gibi durumlarda blefaroplasti operasyonu ile sadece estetik görünüm düzeltilmekle kalmaz aynı zamanda görmeye de katkı sağlanmış olur. Kapaklardaki ağırlık ve düşüklük görme alanında daralmaya neden olabildiği için operasyon sonrası hastalarda görme alanlarında genişleme de izlenir.

Ayrıca ağırlaşmış göz kapakları yüzünden düşen üst kapakları kaldırmak için alın kasları kullanılmaya zorlandığında çok erken alın kırışıklıkları oluşabilir. Kimi hastalarda çene istemsiz olarak yukarı kalkabilir, baş pozisyonları ve boyun problemleri ortaya çıkabilir. Bu tür sıkıntıların da ortadan kaldırılması açısından blefaroplasti operasyonu oldukça önemlidir. Ayrıca daha sıkı ve sağlıklı kapakların gözyaşı salgısının göz yüzeyinde dağılımını ve hatta tahliyesini iyileştirdiğini yapılan çalışmalardan dolayı söyleyebiliyoruz.

Bununla birlikte sarkmış, gevşemiş üst kapaklardan ve torbalaşmış, gevşemiş alt kapaklardan kurtulmak yorgun, yıpranmış görüntüyü ortadan kaldırarak daha genç, daha sağlıklı estetik bir görünüm sağlar.

Blefaroplasti operasyonları ile ilgili en önemli noktalardan bir tanesi de yüze, göz ve kaş yapısına uygun yöntemin seçilmesi ve uygulanmasıdır. Bu aşamada hasta doktor ilişkisi oldukça önemlidir.

Blefaroplasti operasyonu öncesi muayenede karşılıklı olarak beklentiler ve yapılabilecekler üzerine konuşulmalı ayrıntılar netleştirilmelidir. Uygulanacak cerrahi metodun ve ortaya konulacak olası cerrahi sonuçların karşılıklı olarak üzerinden geçilmesi blefaroplasti sonrası sürprizleri hem hasta hem cerrah açısından minimale indirir. Zaman zaman bazı medikal estetik uygulamalar da blefaroplasti operasyonu ile kombinlenebilir.

Bu tür uygulamalar ve hangi aşamada blefaroplasti ile kombinlenebileceği de yine hasta doktor arasında operasyon öncesi ve sonrasında konuşularak kararlaştırılmalıdır.

Uzman cerrahi ellerde ve doğru hasta seçimi ile ayrıca ilk muayeneden operasyon sonrası döneme kadar sağlıklı hasta doktor ilişkisi altında blefaroplasti gerek tek başına gerek diğer medikal estetik uygulamalar ile kombinlenerek oldukça başarılı sonuçlar alınabilen bir cerrahi yöntemidir.

Göz kapağı ve göz çevresi dokularda yapılacak cerrahi işlemlerde (blefaroplasti de dahil olmak üzere) genellikle lokal anestezi tercih edilir. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi göz kapakları gibi hareketli dokularda farklı pozisyonlarda kapak şekil ve formunun değerlendirilebiliyor olmasıdır. Hastanın cerrah ile iletişimde olması lokal anestezi ile operasyon yapmanın avantajlarından bir tanesidir. Keza lokal anestezi ofis / muayenehane şartlarında da uygulanabilme kolaylığı sağlar.

Bununla birlikte kapak ameliyatı planlanacak tüm hastalarda mutlaka ayrıntılı bir oftalmoloji muayenesi yapılmalı, görme keskinlikleri tayin edilmeli, biyomikroskobik ve fundus muayeneleri yapılmalıdır. Ayrıca göz çevresi dikkatlice değerlendirilmedir. Bu şekilde başka bir rahatsızlık – örneğin kuru göz veya glokom (göz tansiyonu) gibi- varsa bunların mutlaka tespiti ve operasyona engel bir durum oluşturup oluşturmadığı değerlendirilebilir.

İlaveten sistemik hastalıklar, kaza veya travma öyküsü, kısacası tüm tıbbi geçmiş ayrıntılı bir şekilde gözden geçirilmelidir.

Blefaroplasti operasyonları üst ve alt kapaklara ayrı ayrı veya aynı seansta planlanabilir. Lokal anestezi altında tercih edildiği gibi genel anestezi altında da gerçekleştirilebilir. Uygulanacak yöntem her hasta için özellikle seçilmeli operasyon öncesinde hasta ile karşılıklı olarak uygulanacak yöntem, operasyondan sağlanabilecek fayda ve beklentiler konuşulmalıdır. Üst kapak blefaroplasti operasyonlarında eğer eşlik eden ptosis durumu varsa aynı seansta düzeltilmesi önerilir. Cerrahi kesiler kapak kıvrımlarından veya gözkapakları iç yüzünden yapılabilir. Operasyon sonrası hastalar genellikle aynı gün taburcu olurlar ve hastanede yatış gerekmez. Gözler kapatılmaz ancak steril bantlar ile kesi yerleri kapatılabilir. Blefaroplasti sonrası ilk birkaç günde oluşabilecek ödem ve morluğa karşı buz uygulaması önerilir. Yaklaşık 7-10 gün içerisinde operasyon sırasında konulan dikişler (eğer varsa) alınır.

Operasyon sonrası genellikle hastane yatışı gerekmez.

Post operatif gözler kapatılmadığı için ilk günden okumak yazmak, televizyon seyretmek ve bilgisayar kullanmak serbesttir. Yine de ilk birkaç günü evde dinlenerek geçirmek, buz uygulaması yapmak ve birtakım medikal tedavileri kullanmak daha doğru olacaktır. Böylelikle ameliyatın travmasını atlatmaya çalışan yüz ve vücut daha rahat edecektir. Blefaroplasti operasyonlarının görece iyi taraflarından bir tanesi operasyon sonrası çok belirgin ağrı olmamasıdır.

Ancak göz kapaklarında, göz etrafındaki yumuşak dokularda şişlikler ve morluklar olabilir. Yine de 2-3 gün sonrasında hastalar genellikle ufak tefek sosyal aktivitelerine ve çok yorucu olmayacak şekilde işlerine dönebilirler. Fakat ağır aktivitelere, tam kapasite çalışmaya dönüş biraz daha zaman alacaktır. Genellikle 7-10 gün içerisinde şişlikler morluklar azalmaya başlar ve eğer kullanılmışsa dikişler alınır. Ameliyattan sonraki 15-20 gün periyodunda neredeyse tamamen normal hayata dönüş olur. Her türlü spor ve makyaj serbesttir. Bununla birlikte mikro düzeyde de olsa iyileşme devam edecektir.

Göz kapaklarındaki eğer uygulanmışsa dikiş izlerinin iyileşmesi, dokulardaki ödemin çözülüp tamamen kaybolması, kapakların ve göz çevresi dokuların tamamen normale dönmesi 6-8 ay ve hatta 1 yılı bulabilir. Bununla birlikte blefaroplasti operasyonu sonuçları genellikle uzun yıllar (on yıllar) kalıcı olacaktır.

Blefaroplasti ameliyatları ve sonrasındaki riskleri anlayabilmek ve bunlara engel olabilmek için yüz, göz ve göz çevresi dokuların anatomisine ve fizyolojisine hakim olmak oldukça önemlidir. Özellikle yüzümüzdeki en hassas bölgelerden olan göz kapakları ve çevresindeki dokular hem hareketli yapıları hem de gözleri koruduklarından dolayı dikkatlice yaklaşılması gereken alanlardır.

Göz kapaklarındaki cilt tüm vücudumuzdaki en ince yapılı cilttir. Ayrıca gözkapaklarına hareket sağlayan kasların yapısı ve mimiklerimiz bu ince yapıda ciltle birlikte düşünüldüğünde göz çevresi dokularda kırışıklıklar ve gevşeklikler çok erken yaşlarda belirginleşmeye başlar. Bu yüzden ilerleyen yaşın en erken belirtilerini gözler etrafında izleriz. Aynı zamanda göz yaşı bezleri, göz hareketlerini sağlayan kaslar, görme siniri gibi oldukça önemli yapılar göz çevresi dokular ile yakınlık içerisindedir ve blefaroplasti planlanırken özenle korunmalıdırlar.

Ayrıca yüzdeki yapıların göz kapakları ve göz çevresi dokularla ilişkisi de dikkatlice değerlendirilmelidir. Günümüzde orta yüz ve alt göz kapakları arasındaki ilişki oldukça önemli hale gelmiştir. Alt kapakları içerecek bir blefaroplasti operasyonunda yüz ortası dokuları dikkate almamak operasyon başarısını negatif etkileyecektir. Aynı şekilde üst kapak ile kaş ve alın bölgesi mutlaka birlikte değerlendirilmelidir. Bu dokular değerlendirilmeden planlanan ve uygulanan bir üst kapak blefaroplasti operasyonu yine başarılı sonuç vermeyebilir.

Her ne operasyon planlanıyor olursa olsun gözlerin yani görmenin korunması en önemli konudur.
Ayrıca daha önce de belirttiğimiz üzere blefaroplasti operasyonlarında tüm süreç boyunca hastanın ve cerrahın karşılıklı olarak kuvvetli bir iletişimde olması, gerçekçi beklentilerle yola çıkılması, uygulanacak en doğru yöntemin seçilmesi ve tüm konularda tamamen aydınlanmış ve fikir birliği içerisinde ilerlenmesi oldukça önemlidir.

Blefaroplasti gibi incelikli bir operasyonda süreç boyunca veya sonrasında ortaya çıkabilecek herhangi bir olumsuz durumu önleyebilmek ve olası en iyi ve en sağlıklı sonuçlara ulaşabilmek açısından bu konular oldukça önemlidir.
Son olarak; şüphesiz ki blefaroplasti operasyonları konusunda uzmanlaşmış, yüz, göz ve göz çevresi yapıların anatomi ve fizyolojilerine hakim bir cerrahın seçilmesi operasyon başarısını ve hasta memnuniyetini arttırarak olası komplikasyonları minimuma indirecektir.

Blefaroplasti genellikle uzun yıllar etkisini koruyabilen kalıcı bir cerrahi işlemdir. Yine de yılların etkisine bağlı olarak kimi hastalarda nadiren de olsa tekrar müdahale gerekebilir. Bu tür durumlarda yüzün ve gözün yapısına uygun olacak şekilde en uygun cerrahi müdahale dikkatlice planlanmalıdır. Ayrıca az sayıda da olsa kimi hastalarda erken post operatif (ameliyat sonrası) dönemde gerektiğinden daha az doku alınmasına bağlı yeniden cerrahi müdahale gerekebilir. Bu durum aslında bir yeniden operasyondan ziyade ilk yapılan işin tamamlayıcısı gibi düşünülebilir. Göz kapakları gibi hareketli ve gözler açısından son derece önemli yapılarda bazen konservatif yaklaşımda kalmak gerekirse erken dönemde küçük düzeltmeler yapmak olası daha ciddi komplikasyonlar ile karşılaşmaktan yine daha iyidir.

Yine de belirtmek gerekir ki her iki durumda aslında oldukça nadir görülen ve genellikle ilk operasyonu yapan cerrahın müdahale edeceği olası senaryolardır.

Esas olarak revizyon blefaroplasti diyebileceğimiz durum daha önceki operasyona bağlı istenmeyen durumların ortaya çıktığı komplikasyonların düzeltilmesi gereken durumdur.

Bu tür revizyon blefaroplasti olguları genellikle oldukça kompleks cerrahi müdahaleler olabilir ve konuyla ilgili son derece tecrübeli ve fazlaca vaka deneyimi olan bir oküloplastik ve yüz plastik cerrahi uzmanlığı gerektirir. Hiç istenmeyen durumlar olsa da tüm dünyada ve ülkemizde oldukça fazla uygulandığı için blefaroplasti sonrası yapısı bozulmuş ve deforme olmuş kapaklar, göz kapaklarının açılıp kapanmasında problemler, şiddetli kuru göz ve hatta görme problemleri maalesef sıklıkla ortaya çıkabilmektedir ve hastalar açısından son derece üzücü ve hayat kalitesini düşürücü bu tür durumların rehabilitasyonunda son derece deneyimli bir hekime ulaşmak yapılacak en doğru tercih olacaktır.